Evliya Çelebi, Seyahatname isimli yapıtında o zamanki ismiyle Aydıncık’ı şöyle anlatıyor :
Buna rivayetçiler, Süleyman Aleyhisselam tarafından yapılmış derler. Doğrusunu Allah bilir. Hala bina eserleri, Kapıdağ Yarımadası’na kadar bütün sahraları, sütunlar ve kisra takları ile doldurmak suretiyle görünür. Harabesinib genişlğini şundan kıyas edin ki, Konstantin, Sultan Mehmet, Süleyman Han ve diğerleri, İstanbul’u mamur etmek için büyük sütunları, değerli mermerleri buradan getirtiler. Bugün dahi çeşitli somaki, zenburi, bürkani sütunları ve renkli cilalı taşlar vardır ki bunları taşıyıp diğer şehirleri mamur ederler. 835 tarihinde Orhan Gazi, bu rayı Rumlar’ın elinden cebren alıp fethettti. Askerisinin reisi Aydın Bali Bey’di. İşte bunun için bu şehre “ Aydıncık” derler.
Yunanca adı Fildar Pergas’tır. Hala Anadolu Eyaletinde, Hüdavendigar Sancağı hükmünde ala ve maur şehridir. Karasi Kazası hükmünde olup, yüz eşraf vekili, dizdarı ve serdarı, kethüda yeri, emini, haç memuru, muhtesibi vardır. Çünkü ticaretgah, iskeledir. Ama boğaz hisarları yakın olmakla dizdarı, cephane neferleri ve nazik toprakları, aşağı hisarda olup bu kale içilde kaldı. Zaten buna da ihtiyaç yoktur.
Kalenin Şekilleri ve Aydıncık Şehri
Evvela deniz kıyısında mükellef ve mükemmel un ve buğday ve diğer metalar için malzemeleri var. Ama şehir ve kalesi deniz kıyısından yarım saat uzak ve yüksek bir yerde denize nazır, bir hayırlı yerde beşgen şeklinde, büyük ve güzel bir kaledir. Ama o kadar geniş değildir. Bursa kalesi kadar esas yapısı, taşları da bir oda ve hamam kubbeleri kadardır. Acayip, tuhaf bir eski bina, seyre değer bir kaledir. Etrafı büyüktür. Hisar içindeki binaları gözden geçiren göz kamaşır.
Aydıncık Şehri
Bağ ve bahçeli şehirdir. Bir mahalle Rum, üç mahalle Ermeni ahalisi vardır ki, unculukla ticaret ederler. İki bin adet altlı üstlü kargir bina, eski usul ve serapa kırmızı kiremit ile örtülü evleri vardır. Camileri çokça olup, ahalisi ehl-i sünnettir ve namazlarını kılarlar. Yedi adet ecbed okuyan çocuk mektebi vardır. İskele başında büyük mahzenleri vardır. İki adet hamamı, çarşı ve pazarı var ki içinde her çeşit esnaf bulunur. Ama dükkanlarının çoğu uncu dükkanıdır. Halkı, Türk ve dindar adamlar olup, çiftçidirler. Her sene bunların eliyle İstanbul’a kırk – elli bin çuval beyaz ve has un gelir ki buğday unu Şam’ın Havran buğdayından güzel özlü ve lezzetlidir.
Beğenilen mahsullerinden beyaz ve has ekmeği olur ki Erdel diyarının Siva ekmeiğinden lezzetlidir. Üzüm turşusu, bulamasıi şira ve köftesi meşhurdur. Nehir üzerinde su değirmenleri hesapsızdır. Bağ ve bahçeleri sayılmayacak kadar çoktur. Su ve havası o kadar güzeldir ki, güya Halep- ül şehba veya Muammeret-ün Nüma’dır.
Halkı kayıkçı, gemici, uncu, değirmenci ve buğdaycı olurlar. Çok garip dostudurlar. Aydıncık’ın kuzeyinde kırk mil uzakta Marmara Adası var. Güneyinde kırık mil aşağıda Lapseki, Çardak kasabaları daha aşağıda Anadolu Boğazı hisarı var. Bu hoş havalı şehrin yeri, Karesi Sancağı toprağıdır.
Yorum Gönder